HASTA GÜVENLİĞİ YAKLAŞIMLARI VE HASTA GÜVENLİĞİ MÜCADELESİ

Sağlık bakım profesyonelleri “öncelikle zarar verme” ilkesine göre çalışmaktadır.Hasta güvenliğini gerçekleştirebilmek için yeni ve daha iyi yöntemleri bulmak hep bir öncelik olmuştur.

Hasta bakım kalitesinin optimal düzeyde geliştirilmesi, güvenli bir hasta bakım çevresinin yaratılması, hasta ve çalışanlara yönelik risklerin en aza indirilmesi, kalite iyileştirme ve hasta güvenliğinin sürekliliğinin sağlanmasıyla mümkündür.

Hasta güvenliği; sağlık hizmetlerinin sunumu sırasında kişilerin maruz kalabileceği zararı önlemek amacıyla sağlık kuruluşları ve bu kuruluşlardaki çalışanlar tarafından alınan önlemlerin tamamıdır. Sağlık hizmetleri kişilere zarar vermez. Burada belirtilen, hizmetin sunum süreçlerinde ortaya çıkabilecek riskler nedeniyle oluşabilecek zararlardır. Ulusal Hasta Güvenliği Vakfı’nın (National Patient Safety Foundation) tanımına göre hasta güvenliği, sağlık hizmetine bağlı hataların önlenmesi ve sağlık hizmetine bağlı hataların neden olduğu hasta zararlarının azaltılmasıdır.

Hipokrat’ın belirttiği “önce zarar verme” ilkesinin günümüzdeki isimlendirmesi de diyebileceğimiz “hasta güvenliği”; sağlık hizmeti sunumu esnasında ortaya çıkabilecek zarar verici olayların ve tıbbi hataların tespiti, önlenmesi veya en aza indirilmesi amacı ile yapılan çeşitli boyutlardaki çalışmaları temel almaktadır. Örneğin, hasta düşmeleri gibi, tıbbi hata olmadığı halde hastaların zarar görmesine neden olan olgular olduğu için hasta güvenliği kapsamında değerlendirilmektedir.

Hasta güvenliğini sağlamaya yönelik olarak alınan tedbirler öncelikle, tıbbi hataları önlemeye veya azaltmaya yönelik tedbirlerdir. Sağlık hizmeti alarak sağlığına kavuşmayı amaçlayan kişi, bu hizmet sırasında zarar görebilir. Tıbbi eylemlerin riskli yapısından kaynaklanabilen bu zarar verici fiiller, eylemi gerçekleştiren sağlık mesleği mensubunun dikkatsiz, özensiz, tecrübesiz ve bilgisiz şekilde gerçekleştirdiği eylemlerden de kaynaklanabilir.

Sağlık hizmetlerindeki tıbbi uygulamaların hiç hatasız yapılabildiğini gösteren bir çalışma yoktur. Gerçekleştirilen tıbbi müdahale ne kadar yakından incelenirse, o kadar çok hata saptanmaktadır. Yaş, cinsiyet ve sağlık durumu ne olursa olsun tüm hastalar risk altındadır. Eğer hastalık ağır ise, hasta pek çok operasyona maruz kaldı ise veya hastanede daha uzun süre kaldı ise tıbbi hatadan dolayı zarar görme olasılığı daha yüksektir.

Dolayısıyla sağlık hizmeti sunum süreçlerini daha güvenli hale getirmek için birçok yaklaşım uygulanmaktadır.

    Hasta Güvenliği Yaklaşımları

Hasta güvenliği açısından sistemlerin iyileştirilmesine yönelik, iki ayrı yaklaşımdan söz edilebilir.

Bu yaklaşımlar;

    Önleyici (proaktif )

     Düzeltici (reaktif )yaklaşım olarak gruplandırılabilir.

Önleyici yaklaşım, süreçlerde bir değişiklik yapılması için bir hata veya bir zararın ortaya çıkmasının beklenmemesi gerektiğinin altını çizer.

Dolayısıyla burada, gelecekte ortaya çıkma ve hastaya zarar verme olasılığı olan durumların olması ve kötü sonuçlarla karşılaşmamak için önleyici tedbirler alınması esastır. Önleyici yaklaşım yüksek riskli süreçlere odaklanır.

Önleyici yaklaşımda;

    Kuruluşta daha önce karşılaşılan, hata ve zarar ile sonuçlanan benzer olaylara ait bilgiler,

    Literatürde yüksek riskli olarak tanımlanmış süreçler,

Kuruluşta yapılan iç denetimlerde performansı düşük olan süreçler,

Risk yönetimi verileri ve

    Diğer sağlık kuruluşlarının karşılaşmış olduğu durumlardaki örneklerden yararlanarak hizmet süreçlerinde önleyici tasarımlar gerçekleştirilir.

Örneğin; Yoğun bakımlar riskli alanlardır. Acil olarak bildirilmesi gereken kritik test değerleri, ilgili laboratuvarın uzmanı/sorumlusu/laborantı tarafından zaman geçirmeden ilgili hastanın hemşiresine hastanın adı ve soyadı, protokolü ve kritik değerdeki testin sonucu bildirilmelidir. Bu uygulama ile kritik değerler önceden belirlenmiş ve hastanın mevcut durumunu etkileyecek sorunlar oluşmadan tedavi ve bakım sürecinin güvenliği kontrol altına alınmaya çalışılmış olur.

Düzeltici yaklaşım, herhangi bir hata /zarar ortaya çıktıktan sonra uygulanabilir. Hastanın zarara uğradığı/uğrama olasılığı olduğu durumlar “Kök Neden Analizi”(KNA) tekniği kullanılarak analiz edilip geliştirmeye açık alanlara odaklanılır.

Kök neden analizi; hata/zarara neden olan olayların ana sebebini belirlemek, ilgili süreç ve sistemleri analiz etmek, gelecekte buna benzer olayların ortaya çıkmaması için riski azaltacak tasarım ya da geliştirme gerektirecek noktaları belirlemek, benzer olayların yeniden ortaya çıkmasını önlemek amacıyla yapılır.

Bu teknik, olayın temel nedenini (kök neden) bulmayı hedefler.

Bu süreçte adımlar aşağıdaki gibi sıralanabilir;

Hata / zararın ana nedeninin (standarttan ya da beklenenden sapmaya neden olan durum) belirlenmesi

    Böyle bir durumun ortaya çıkışı ile ilgili süreç ve sistemlerin belirlenmesi,

    İlgili süreç ve sistemlerin analiz edilmesi,

    Gelecekte buna benzer olayların ortaya çıkmaması için riski azaltacak tasarım ya da geliştirme gerektirecek noktaların  belirlenmesi,

    Planda tanımlanan aktiviteleri kimin yerine getireceği belirlenerek pilot uygulama ile bu uygulamanın etkinliğinin ne şekilde değerlendirileceği ile ilgili planlamanın yapılması,

    Bu tür fırsatların geliştirme ile sonuçlanmasını sağlayacak bir planın oluşturulması ya da bu fırsatlardan yararlanılamıyorsa bunun gerekçelerinin  ortaya konulması,

    Analiz tamamlandığında, süreç ve prosedürlerdeki (iş yapım yöntemlerindeki) değişiklikler ile ilgili bölüm / kişi / süreç sahiplerinin konu hakkında bilgilendirilip  eğitilmesi,

    Uygulamaya geçilmesi,

    Sonuçların izlenmesidir.

      Örneğin, çocuğunu tetkik için Radyolojiye götüren annenin ayağının kayması sonucu düşmesi, çocuğunu korumaya çalışırken ayağının kırılması. Bu olay için temel neden bulunur. Yapılan analiz sonrası “Çocukların Radyolojiye Tektik İçin Gönderilmesi” süreci gerekli önlemler alınarak tekrar tasarlanır.

Hastaya hizmet sunumunda güvenli tasarımlar yapabilmenin en önemli adımı hataların raporlanmasıdır. Hasta güvenliğinin sağlanması için mücadele eden birçok ülke bu alana yönelik önlemler almış ve sistem geliştirmiştir.

Hasta Güvenliği Mücadelesi

 

Dünyada özel (devlete bağlı olmayan) raporlama sistemleri olduğu gibi ulusal raporlama sistemleri de bulunmaktadır. Raporlama sistemlerinin bazılarında gönüllülük, bazılarında ise zorunluluk söz konusu olduğu gibi; bazı durumlar için zorunluluk bazı durumlar için gönüllük esasının birlikte işletildiği sistemler de mevcuttur.

Çek Cumhuriyeti

 

Çek Cumhuriyetinde zorunlu bir raporlama sistemi mevcuttur. Zorunlu raporlama sisteminden önce 50 hastanede iki yıl boyunca gönüllü raporlama sistemi kullanılmasına rağmen pilot uygulamanın sonucu ulusal raporlama sisteminin zorunlu olmasına karar vermekle sonuçlanmıştır. Çek Cumhuriyeti raporlanacak olayları hastane ilişkili enfeksiyonlar, ilaç yan etkileri, transfüzyon reaksiyonları ve tıbbi ekipman hataları olarak belirlemiştir. Bu bildirimleri sağlık profesyonellerinin yapması beklenmektedir.

Danimarka

Danimarka yasaları, yan etkileri sağlık profesyonellerinin bildirmesini zorunlu kılmaktadır. Yasa, bu bildirimleri sağlık kurumlarının öğrenmesini sağlamak adına bildirim yapıldığında sağlık çalışanını zor durumda bırakmayan bir şekilde tasarlanmıştır. Sağlık profesyonellerinin bildirmesi beklenen olaylar, hastanın hastanede yatışından veya tedavisinden kaynaklanan ve hastaya zarar veren olaylar olarak tanımlanmıştır. Hastanın yaşadığı bu olayın farkına varan herkesin bildirim yapmasına izin veren bir raporlama sistemi mevcuttur.

İngiltere

 

Yan etkilerden çıkarım yapmak ve öğrenmek, aynı zamanda raporlama kültürünü geliştirmek için ulusal hasta güvenliği derneği (National Patient Safety Association (NPSA) tarafından ulusal raporlama ve öğrenme sistemi kurulmuştur (National Reporting and Learning System (NRLS). NRLS’nin amacı, olayların bildirimi yoluyla örnek gösteren durumları saptamak, majör sistem hatalarını belirlemek, çözüm geliştirmek ve yaymaktır. İngiltere’deki toplam sağlık kuruluşlarının %90’ı NRLS’ye üye olmuştur. Raporlanan konular arasında ulusal sağlık sistemi (National Health Service (NHS)’nden hizmet alan bir hastada beklenmeyen ya da planlanmayan bir olay yaşanması ya da kazaya sebep olan herhangi bir olay yaşanması bulunmaktadır. Bu raporlamayı herhangi bir sağlık çalışanı yapabilir.

Hollanda

 

Cezalandırıcı olmayan, gönüllü raporlama sistemi mevcut olmasına rağmen ölümle sonuçlanan olayların raporlanması ise zorunludur. Hastalar veya çalışanlar bu bildirimi yapabilirler.

İrlanda

 

2002 yılında başlatılan Klinik Sorumluluk Projesi (Clinical Indemnity Scheme) ile hasta güvenliğinin yayılması amaçlanmıştır. Ulusal web tabanlı bir klinik olay raporlama sistemi kullanılmaktadır.

Slovenya

 

Gönüllü bir raporlama sistemi bulunan Slovenya, Joint Commission Sağlık Sistemlerinin Akreditasyonu (Joint Commission on Accreditation of Healthcare Organizations) sistemine benzer bir sistem kullanmaktadır. Beklenmedik Olay (Sentinel event) olarak tanımlanan; majör organ veya fonksiyon kaybı, yeni doğan bebeğin yanlış aileye teslim edilerek taburcu edilmesi, kan ve kan ürünü transfüzyonu sırasında hemolitik transfüzyon reaksiyonu görülmesi, yanlış hastanın ya da yanlış tarafın ameliyat edilmesi olayları hastaneler tarafından Sağlık Bakanlığına rapor edilmektedir.

İsveç

 

1997 yılından beri her tıbbi kuruluşun bir kalite sistemi bulunmaktadır. National Board of Health and Welfare tarafından mevcut kalite sistemleri düzenlenip standardize edilmiştir. Yan etkiler, ekipman hataları, intihar ve diğer zarar veren olayların bildirilmesi beklenmektedir. Bu yolla, günlük olarak ortalama 1100 zorunlu, 2400 gönüllü rapor alınmaktadır.

Amerika

 

Amerika’da ulusal devlete bağlı bir raporlama sistemi bulunmamaktadır. Ancak 50 eyaletin 21’i zorunlu bir raporlama sistemine sahiptir. Zorunlu olarak bildirilmesi beklenen olaylardan biri beklenmeyen ölümlerdir. Yanlış taraf cerrahisi de bildirilmesi gereken diğer bir olaydır.

Türkiye

 

“Sağlıkta Kalite ve Akreditasyon Daire Başkanlığı” tarafından hasta güvenliğini tehdit eden olaylara ilişkin bir bildirim sisteminin geliştirilmesi- ne yönelik bir dizi çalışma yapılmış ve 01 Temmuz 2011 tarihinden itibaren sağlık kurumlarında “Güvenlik Raporlama Sistemi” adıyla bir bildirim siste- mi kurulmasına karar verilmiş, 2015 te uygulama başlamıştır. Sağlık çalışanı hem bakanlığa hem de kurum içine olay bildirimi yapabilmektedir.

Bu sistem hastaya zarar veren ve/veya zarar oluşmadan önce fark edilen olayların benzerlerinin oluşmasını engellemeyi ve bildirim yapılan olaylardan bir eğitim materyali oluşturulmasını öngörmektedir. Bunun yanı sıra; sağlık kurumlarında raporlama kültürü oluşturmayı, bu olaylardan ders çıkarılmasını sağlamayı, öğrenme süreci ve çözüm yolları geliştirmeyi ve çözümlerin uygulanmasını teşvik etmeyi amaçlamaktadır.

Görüldüğü gibi, “hastaların sağlık hizmeti sunumu nedeniyle zarar görmesinin önlenmesi” şeklinde tanımlanan “hasta güvenliği” kavramının en önemli faktörlerinden biri sağlık hizmetlerinde uygulanan “hata raporlama sistemleri” dir.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

X
Scroll to Top